Çocuk-öğretmen-aile üçgeninin birlikte bütün olarak bir yaşam alanını paylaşmasını önemsiyoruz. Bu, birbirini daha iyi dinleme, tanıma, birlikte üretkenlik fırsatı veriyor, topluluk kültürünü destekliyor. Okulun “bedeli karşılığında hizmet verilen” bir yer değil de, bir yaşam alanı olduğunu hatırlamak için çadırların fermuarını açıp birbirimizi günaydın deriz. Çocukların, aynı sokaklarda büyüyemediği modern kentlerde, aynı köy içinde uyanmanın, ateş başında çember olmanın, komşuluk yapmanın duygusuna ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. O yüzden, ailelerle birlikte gerçekleştirdiğimiz doğa gezilerimizin ve açık alan atölyelerimizin dışında, yaz-bahar-güz olmak üzere yılda üç kamp yaşantısı organize ederiz. Kamplarda iki günü dayanışmacı ve özyönetimci bir topluluk olarak yaşantılarız. Doğayı incitmeden onun bir parçası olduğumuzu anlamaya, çember fikrini desteklemeye çalışır, ortak sofraların enerjisini paylaşır, bağlantının rengini hissederiz.