Bornova/İzmir
0232 3751066 / 0537 053 89 07 Hafta içi: 09.00-17.30
bilgi@arkadasokul.com

Devimsel Sistem

Created with Sketch.

Devimsel sistem ne anlama gelir ?

 

Devimsel sistem, bir okulun eğitsel çerçevesini belirleyen üç eksen olan, “öğretmen”, “gruplama” ve  “eğitsel mekan” konularında konvansiyonel okul sistemlerinin üzerine kurulu olduğu “tekçiliğe” alternatif olarak tasarlanmıştır; çoğulculuğu amaçlar.  Sistem aşağıdaki önermeler üzerine kuruludur:

 

1) Tüm öğretmenler benim öğretmenim

2) Tüm çocuklar benim arkadaşım

3) Her yer benim öğrenme alanım


“Tüm öğretmenler benim öğretmenim”

Erken çocukluk eğitimi öğretmenlerinin birçok alanda ve disiplinde yetenekli olması istenir/talep edilir. Bu, erken çocukluk branşındaki öğretmenlerin matematikten, edebiyata, teatral becerilerden, botaniğe kadar çok farklı dallarda yetenekli olması istendiği anlamına gelir. Ne var ki, hiçbir kişinin, bu kadar geniş bir skalada yetenekli olması mümkün değildir. Haliyle her öğretmen belli alanlarda güçlü, belli alanlarda zayıf olabilmektedir.

Diğer yandan, erken çocukluk çağının özgün yapısı nedeniyle, çocuklar bu dönemde farklı disiplinleri, dünyayı tanıma gibi fevkalade zor bir uğraşa destek olacak birer üretim aracı olarak kullanırlar. Başka deyişle, erken çocukluk öğretmenlerinin üst düzeyde multi-disipliner olmalarının beklenmesi anlaşılır ama gerçekçi değildir.

Bu durumda, öğretmenlerin daha yetenekli, başarılı olduğu ve elbette kendilerini daha mutlu hissettikleri alanlarda çalışma fırsatı bulabilecekleri, çocukların ise farklı öğretmenlerin farklı zenginlikleri ile buluşabilecekleri bir sistem bu çelişki için en isabetli denge olarak görünmektedir. Çocuğun farklı öğretmenlerle bağ kurma fırsatı bulması, iletişim, ilişkisellik açısından çocuğu güçlendirmektedir.

Konvansiyonel eğitimde her grubun, çoğu zaman kura sonucunda atanmış bir öğretmeni vardır ve grup, ilgili öğretmenin yeterliliklerini ve yetersizliklerini kabullenmek durumundadır. Bir öğretmeni bir gruba koşulladığınızda o grup ile o öğretmen arasında bir anlamda bir kader ilişkisi kurmuş olursunuz. Oysa ki,  hiçbir çocuk, sırf başka bir grubun öğretmeni olduğu gerekçesi ile okulda bulunan bir öğretmenin zenginliğinden, öğretmen olarak biriktirdiklerinden mahrum kalmamalıdır. Çünkü erken çocukluk dönemi, tüm disiplinlerden mümkün olduğunca yararlanılması gereken özel bir dönemdir.

 

Yedi İklim’de her öğretmen, kendini mutlu, özgür ve yetenekli hissettiği alanlarda atölyeler yürütür ve tüm çocuklar bu atölyelerde tüm öğretmenlerle bir araya gelme şansı bulurlar.

Bir grubu yalnızca bir öğretmene koşullamak, öğretmenlerin yaşamlarındaki olağandışı değişimler (kent değişiklikleri, hastalık, çeşitli sebeplerle işten ayrılma) durumunda çocukların okulla ruhsal bağlarının zedelenmesine neden olabilmekte, grubu devralan öğretmen ile çocuklar arasında, birbirlerini tanımamaktan kaynaklı uyumsuzluklar olabilmektedir. Tüm öğretmenlerin tüm çocuklarla bağlarının olduğu bir sisteme olan ihtiyacın bir diğer sebebi de budur.

Erken çocukluk dönemi gelişimin çok hızlı olduğu bir dönemdir. Bu dönemin, tek bir öğretmenin gözlem alanına bırakılması doğru ölçme-değerlendirme yapma olasılığını da zayıflatmaktadır. Bir çocuk ne kadar çok profesyonel tarafından ve ne kadar farklı etkinlik alanlarında gözlenebilirse, o çocuk hakkındaki gözlemimiz de o kadar sağlıklı olacaktır.

Tüm öğretmenler tüm çocukların öğretmeni olmakla birlikte, her grubun önemli günlük rutinler olan beslenme ve uyku etkinliklerini takip etmek üzere görevli bir grup öğretmeni bulunur.

“Tüm çocuklar benim arkadaşım”

Konvansiyonel eğitimdeki “sınıf” kavramı, çocukların ve ailelerinin diğer yaş grubundaki çocuklardan ve onların ailelerinden tecrit olmalarını beraberinde getirmektedir. Oysa ki, çocukların her biri birer renktir ve takvim yaşları farklı da olsa bir araya gelmeye birbirlerini deneyimlemeye ihtiyaç duyarlar.

Hayatın akışı içinde, yani komşuluk ilişkilerinde, sokakta, pazarda, akrabalar arasında vb. takvim yaşını referans alan kategoriler yoktur. Ya da bir çocuk parkının girişinde “yalnızca beş yaşındaki çocuklar girebilir” yazan bir levha bulunmaz. Yaşamın olağan akışında bulunmayan kategorileri okullarda bir izolasyon tedbiri olarak kullanmak, okulu, yaşamın akıştan ayıran bir tecrit alanı haline getirir.

Farklı yaşlardaki çocukların biraya gelmeleri ile oluşan dinamiği kaçırmamak ve aynı zamanda aileler arası deneyim alışverişinin artması için okulun tamamının bir grup olduğu düşüncesine ihtiyaç vardır.

Bununla birlikte, gelişim basamakları, bir okul için önemli referanslardır ve öğrenme süreçleri bu basamaklar gözetilerek düzenlenmelidir. Bu yüzden yedi iklim’de birbirine yakın takvim yaşındaki çocuklardan oluşan gruplar ve bu gruplara uygun çerçeve programlar vardır, fakat bu tür gruplamaların, farklı yaşlardaki çocukların bir araya gelmelerini engellememesi, çocuklar arası ilişkileri örselememesi önemlidir.

”Her Yer Benim Öğrenme Alanım”

Erken çocukluk döneminde mekan ve psikoloji arasında güçlü bir bağ vardır. Bu dönemde mekansal uyaranlar çocukların yaratıcılıkları ve dünyayı anlama çabası açısından önemli bir başlıktır. “Sınıf” sisteminde ise, sınıf adı verilen mekan esas eğitim alanı olarak öne çıkmaktadır. Bu, günün büyük kısmının bu sınırlı mekana hapsolması, okulun diğer fiziksel olanaklarının tali, dahası, atıl kalmasını beraberinde getirmektedir. Oysa, bir  okulun her alanının etkin bir şekilde değerlendirilmesi, tüm eğitsel mekanların tüm grupların örgün bağlar kurabileceği şekilde açık olması bu dönemin gelişim dinamikleri açısıdan önemlidir.

Mekana sıkışan çocukla mekan arasındaki ilişki, zamanla, mekanın çocuğun üstünde dolaylı tahakküm kurduğu özel bir baskıya dönüşür. Çocuk bu tahakküm nedeniyle, bilişsel-psikolojik otoblokajları içeren davranışlar sergiler.

Yedi İklim’de koridorlar, holler, balkon ve teraslar dahil okulun tüm alanları, öğrenme alanı olarak kabul edilir ve her birinin ayrı dinamikler taşıdığına inanılır. Mekanların kullanımı ile ilgili kurallar ve sınırlamalar olmakla birlikte, mekanlar grup aidiyetleri gibi gerekçelerle çocuklara kapatılmaz. Çocukların bir mekanı kullanamıyor olması, oranın “başka bir gruba ait olduğu” nedeniyle değil, çocuklarla birlikte konuşulabilir, değerlendirilebilir kararlarla gerçekleşebilir.

Okul bahçesi ise yalnızca çocukların oyun oynadığı bir alan olarak değil, çeşitli türlerdeki bitki ve çiçeklerle buluşabilecekleri, doğanın öğreticiliği ile tanışabilecekleri bir yaşam alanı olarak tasarlanmıştır. Ekoloji Atölyesi’nin önemli bir uygulama alanı olarak okulumuzda mini bir botanik bahçesi bulunur. Botanik bahçesi yaklaşık 50 çeşit bitkiye ev sahipliği yapar. Bitkiler okulun temel enstrumanlarındandır.

Çocuklar, bahçenin ayrı bir bölümünde yer alan “Bahçe Bostan”da ise, kendi yetiştirdikleri ürünlerin gelişimlerini izlerler, hasat kültürü ile tanışırlar.

Bunlarla birlikte, odun, kozalak gibi yalnızca yapılandırılmamış orman ürünlerinin bulunduğu Kütük Park ve “Küçük Kara Balık Açık Hava Sahnesi” dış mekandaki önemli öğrenme istasyonları olarak planlanmıştır.

Tüm bunlarla birlikte, bize göre bir alternatif okul kendini okul hudutları ile sınırlamaz. Okul çevresindeki tüm parklar, koruluklar, komşu bahçeleri okulun taşındığı alanlar olarak değerlendirilir. Yedi İklim’de çocuklar her gün belli etkinliklerini  koruluk-orman-park alanlarında gerçekleştirirler. Bu zamanlar eko-sistemin kendisini müfredat, doğa alanlarını da okulun kendisi haline getirir.