Paylaşmak !
Çok çok eskilerden devraldığımız bir davranış. Birarada yaşama becerisi için, kendimizle barışık olmak için ihtiyaç duyduğumuz bir şey çünkü. Beynimizde özgeci/alturistik davranışlara dair kodlarla yaşıyoruz; paylaşmak o kadar doğamızda !
Ne var ki, “toplumsal dünya” prefrontal kortekslerimizi baskıladıkça, daha kendimize dönüyoruz, sistem kendi ihtiyaçlarımız ve olanaklarımızdan oluşan mikro alanlar organize ediyor ve çocuklarımız bu dünyalara doğuyor aslında. Kendini ve karşısındakini birlikte düşünme becerisinden yoksunlaştıkça da güçsüzleşiyor. Paylaşmak keyif veren, ruhu hafifleten bir şey olmaktan çıkıyor.
Biz başka türlü bir okulu yalnızca bahçesiyle, oyuncağıyla, öğretmen tutumuyla başarılı kılamayız. Ortak sofrasıyla, takas pazarıyla, birlikte doğada yürüyerek, birlikte emek üreterek, çocuklara paylaşmak ve üretmek konusunda referans olarak “başka, güzel ve güçlü” olan seçeneği oluşturabiliriz.
Olanaklarımız ne olursa olsun, paylaşmanın sadece çocukların değil, yetişkinlerin hayatını nasıl zenginleştirdiğini iyi biliyoruz.
Takas geleneği ile mutlu bir okuluz !